Savaşlara Karşı
(25 Şubat 2011) Savaşsız bir dünya… Tarihsel açıdan bakıldığında büyük bir düş elbette. Hatta bir ütopya. Sadece son birkaç yüzyıla baksanız bile, savaşsız biten kaç devrim, savaşsız yayılan kaç din, savaşsız çizilen kaç sınır bulabilirsiniz? Savaş meydanlarında, katliam ve soykırımlarda ölen yüz milyonlarca insanı insanlık tarihinde bir sapma gibi görebilir misiniz? Kuşkusuz savaş tarihin ayrılmaz bir parçasıdır.
Ama tarihsel soyutlamanın kötümser perspektifinden değil de, bugünün ve geleceğin umutlu penceresinden bakıldığında savaşsız dünya düş değil, gerçektir. Çünkü savaşsız bir dünya aslında kendimizin, yakınlarımızın, sevdiklerimizin ve bütün insanların savaşın ve şiddetin olmadığı, barışın hüküm sürdüğü bir dünyada yaşaması için verdiğimiz mücadelenin en basit, en doğrudan sonucudur. Yani savaşsız bir dünya, savaşa karşı direnişin ta kendisidir.
Savaştan söz edince tabii ki aklımıza önce savaşın karanlığı geliyor. Ordular, silahlar, öldürülen, sakat kalan insanlar, yıkılan kentler, yok edilen köyler geliyor. Ama savaşın tarihi de, bugünü de, geleceği de bundan ibaret değil. Savaşların bir parçası da aslında savaşa karşı direnenlerdir. Savaşsız bir dünya direnenlerin dünyasıdır.
Savaşsız bir dünya savaştan kaçanlardır. Askere gitmeyi, eline silah almayı, ölmeyi ve öldürmeyi reddedenlerdir. Kaçaklar ve redçilerdir."
https://yesilgazete.org/blog/2011/02/25/...